Dünya çapında sürüp giden Covid 19 salgını, geçim ve çalışma hayatının, iş türleri ve iş gruplarının, paranın, insanları ve toplumları idare etme sanatı olan siyasetin, eğitimin, sağlık olgusunun, ekonominin, kişiler arası ilişkilerin, gezinin, kültürel etkinliklerin, kısaca tüm yaşam faaliyetlerinin, kitlesellik yüzünden ne büyük problemleri olabileceğini gösterdi. Kitlesel yaşam uzak bir kentte başlayan hastalığın dünyanın her yerine yayılmasına yol açtı; ülkelerin çalışma hayatının önüne set çekti, böylece para kazanmanın ve temel ihtiyaçların karşılanmasının tehlikeye girmesi ihtimalini ortaya çıkardı. Böylesine küresel boyutlarda yaşanan bu büyük olumsuzluk, dünya yaşamının sadece para kazanmak için çalışmaya bağlı sürdürülmesinin, insanları ne kadar zayıflattığı ve çaresiz bıraktığı gerçeğini bir kere daha teyit etmiş oldu. Birgün bu pandeminin son bulacağını ve geçmişin özlenen günlerinin geri geleceğini umutla bekleyenler bile ‘artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı’na olan inançlarını dile getirir oldular.

 

Bu web sitesinin ana konusu olan Kamukent sosyal yaşam projesi, kitleselliğin zorlamasıyla empoze edilen zihniyetin, hayatın yalnızca çok çalışıp para kazanmak ile sürdürülmesi mecburiyetinin doğru ve insana uyar olmadığını ve Covid 19 tecrübelerinden çıkarılan ‘hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı’ söyleminde sezilen değişim beklentisinin yeni bir yaşam sistemi kurmakla gerçekleşebileceğini öne sürer. Bu yeni yaşam sisteminin yapısının tanıtıldığı önceki yazıdan sonra, yaşamın en önemli konusu çalışmanın, Kamukent yaşam sisteminde nasıl bir anlayış ile ele alınacağı, aşağıdaki satırlarda, geniş olmayan bir çerçeve içinde anlatılmaktadır.

 

✰✰✰

 

Kitlesellik, insanın en büyük etkinlik gösterdiği çalışma ortamında yanlış kanıların kurulmasına, bozuk algılar ve davranışlarla hareket edilmesine neden olmaktadır. Paraya bağımlılık bu olumsuzlukların ortaya çıkmasında başlıca etkendir.

 

Kitlesel yaşamda insanların temel gereksinimlerini gidermelerinde paraya bağımlı olmaları, parayı üreten ve elinde tutan mülkiyetçilere de bağımlı olmalarına yol açar. Paranın kontrolü, kitlesel yaşamda iş kontrolü ile sağlanır ve işlerin yapılarak para üretilmesi durumu doğal olarak, işgören kişilerin sorumluluğundadır. Parayı üreten ve elinde tutan mülkiyetçiler ürünlerin kitlelere yetmesi için, çok iş yapılmasını isterler ve bu şekilde işgörmede bir hız yaratılır.

 

İnsan kitlesel yaşamın işgörme ve üretme hızına uyum sağlayabilir mi, üretme hızının psikolojik yaşamdaki etkileri neler olabilir? İnsanın bir ürünü ortaya çıkarma sığasının sınırları nereye kadardır? Bu ve bunun gibi sorular iş ve işgörme konularında özgün çalışmaların yapıldığı bir okulun (akademik alanın) gerekli olduğunu gösterir. Birçok konuda (tıp, hukuk, iletişim, dilbilim, mekanik, v.b.) okullar olduğu halde “işbilim” konulu bir okulun olmaması büyük bir eksikliktir.

 

 

 

Kitleselliğin gerektirdiği, birbirinin aynı, çok sayılı ürünler yapımı “fabrikasyon” anlayışı ile bağdaşıktır. Fabrikasyon olgusu, üretimde hızın ve çoğulcu anlayışın temelidir. Fabrikasyon olgusu öyle bir nörolojik ve fiziksel kabiliyet yaratır ki, gerek işgören, gerekse mekanik donanım, daha çok ürünü, daha kısa sürelerde, daha hızlı süreçlerle ortaya çıkarmak için giderek artan ivmeler kazanırlar. İnsanı rahatsız eden, bu ivmenin, çalışanların yaşam süreçlerini kaplayarak yaşam faaliyet alanlarının paylaşımını daraltmasıyla ortaya çıkan psikolojik gerilimlerdir. Bugünün kitlesel yaşam tarzının yarattığı koşuşturma, hızlı üretilen çok nesneli iş hayatına ayak uydurmaya çalışmaktan ileri gelir. Öyle anlaşılıyor ki, daha esnek ve rahat bir işgörme süreci insan hayatını daha iyi duyum ve davranışlara açacaktır. Ayrıca, çok çalışmak öğrenilen bir davranış olmanın yanısıra kişinin nöro-psikolojik yapısı ile de ilgili bir durumdur. Bazı kimselerde sinir sistemi öyle bir düzen içinde çalışıyordur ki, kişi el becerisi ile uğraştaki değişimleri, tekrarları, kuvvetli-zayıf baskıları ayarlayarak mükemmel nesneler yapabiliyor, bir aleti kulanabiliyor, bir mekanizmayı en düzenli şekilde çalıştırabiliyordur. Psikolojik yetileri ile yoğunlaştığı bir mesele üzerinde algısal güçleri ile ayrıntıların doğru ve estetik uyumunu sağlayabiliyor olması, kontrol gücüne eklenince, işgören, gerek işgörürken, gerekse ortaya ürünü çıkarırken büyük bir haz duyar. Bu durumda işgören, çalışma süresinin başkalarınca sınırlandırılmasını istemez, para kazanmayı veya başka ödülleri düşünmeksizin çalışma süresini saatlerce sürdürebilir. İş sevgisiyle çalışarak iyi iş çıkarılmasında gerekli yetkinlik ve yetilerin, kitleselliğin para kazanma, para ile geçim sağlama zorunluluğundan dolayı, kişinin ilgi duymadığı alanlara sapmasıyla örtülüp köreldiği düşünülebilir.

 

Kamukent anlayışı, Kamukent’in sınırlı sayıdaki nüfusunun tüm faaliyet alanlarında, insana uyar ölçülerde ve hızda üretim ve tüketim yapması ilkesini taşır. Zaten Kamukent anlayışında toplumun, kendi temel gereksinimlerini kendi yaşam ortamı içinde gideriyor olması, sağlığın, eğitimin ve yönetimin kitleselliğin ve siyasetin tesirlerinden uzak tutulması, hayatın birbirini işleten bir sistemler bütünü halinde kesilmeksizin kendiliğinden sürmesini sağlayacaktır. Böylece toplumun, kitlesellikte olduğu gibi çok ve hızlı çalışma mecburiyeti ortadan kalkacaktır. Kişiler kendilerine kalan zamanda zevkli uğraşları için yeterli zaman vererek yeteneklerini geliştirebileceklerdir.

 

Kamukent’in çalışma hayatında işlerle ilgili işgörme etkinliği, iştürü sayısının işgören sayısı ile bağıntısına göre düzenlenir. Bunun için Kamukent’te yapılması gereken işler, belli zaman aralıklarında, en gerekliden, az gerekliye doğru sınıflandırılır. Bu sınıflandırmada “iş sığası” önemli bir faktördür.

 

İş sığası, yapılması öngörülen işlerin şartlarından yola çıkılarak belirlenir. Başlıca iş şartları,

-iş türü,

-iş zamanı,

-işin başından tamamlanmasına kadar geçen süre,

-işin gerektirdiği güç, (kas gücü, mekanik güç, enerji),

-işin gerektirdiği işgören (insan, hayvan, makine, v.b.),

-bir iş türünde birim ölçülere göre üretilen ürün/hizmet (miktar) ölçüsü,

-işin plânlanmasındaki süreç.

 

Kamukent’in iş sığasını belirleyen diğer şartlar işgörenlerle ilgili şartlardır:

-İşe uygun işgörenler kimler ve nelerdir?

-İşe uygun insan işgörenin uygun 7 yaş grubu nedir?

-İşin düzgün, muhataba doyum ve zevk vererek yapılmasındaki şartlar neler olmalıdır?

 

İş ve işgörme üzerinde ayrıntılı çalışmalar olmadığı halde, yaşam tecrübelerinden çıkarılacak bir hipotez, iş/işgören sığaları ile ilgili kurulacak bir formülün kullanımı ile, iş türünün (sayısı ve niteliğinin), işgören sığasının gereklerine göre arttırılıp eksiltilmesi suretiyle çalışma hızını ve yoğunluğunu değiştireceği yönündedir. Bu durumda, işgören sığasının düşüklüğünde, ya da iş hızı ve yoğunluğunun düşük olması istendiğinde, belirlenen az gerekli işlerin çalışma plân ve programlarından kaldırılması, işgörmede rahatlamayı getirecektir.