Şu gorile bakınız! Nasıl da kızgın ve tehditkâr bakışlarla rakibini korkutuyor(!)
O bir boksör, yeni alındığı zaman kırmızı boks eldivenleriyle daha da acımasız bir görünümü vardı. Çamaşır makinesine gire çıka eldivenleri rengini kaybetti, ama o kimliğini ve nasıl sert ve dövüşçü bir boksör olduğu imajını hiç kaybetmedi. Onu bana eşim hediye olarak aldı, galiba 1995 yılında. Ankara’ya gelmiş eski arkadaşımla Atakule’ye gitmiştik; “Kezban, şunun bakışına bak!” diye beni oradaki oyuncakçının vitrinine çağırmıştı. Epeyice seyretmiştik. O satın alınıp eve geldikten sonra da onunla çok oynadık. Eşim onun “Sumatra’lı Goril bin Vahşi’nin torunu” olduğunu söylüyordu. Kendisi ve ailesi hakkında türlü türlü hikȃyeler, dedikodular uydurarak birbirimize anlatıyor eğleniyorduk. Zorluklu hayatımızı onunla böyle kolaylıyorduk.
Ya şu masum yüze bakınız! İnsana acımasızlığın önündeki çaresizliği hatırlatarak işlememiş olduğumuz günahların bile acısını çekmeye çağırıyor. Hoş ve güzel derisi için verdiği canın, yaşadığı dehşetin ödününü vermekten kaçamayacağımız duygusuyla içimizi dağlıyor. Aranızda bir fok kürkü giyen ya da gören var mıdır, bilmiyorum, ama ben bir tanıdığımın üstünde gördüm. Herhalde çok küçükken avlanmış fok yavrularından alınmış kürklerle yapılmıştı, çünkü çok beyazdı ve inanılmaz şekilde yumuşaktı. Tüyler sanki incecik buz kristalleriydi, kısa, sıkı ve şeffaf! Giyen kişi nereye saklanacağını bilmiyordu; ne ilginç, başkalarıyla paylaşılmaktan kaçınılan bir zevk!
✰ ✰ ✰
Düşsel Düşünceler‘de anlattığım oyuncaklara ifade ettikleri ruhları kimler vermiştir, bilmiyorum. Bildiğim bir oyuncak yapmanın ve ona bir kimliği varmış gibi davranmayı gerektiren ifadeyi verebilmenin zor olduğudur. İlk gördüğüm yüksek eğitimde, Güzel Sanatlar Akademisi’nde program icabı oyuncak hayvan yapmamız istenmişti. Herkes ilham almak için değişik oyuncaklar getirdi. Bazılarımız oyuncak kuzu yapmaya, bazılarımız ayı, aslan, köpek … yapmaya karar verdi. Hevesle başladığımız hayvan figürleri, o kadar çabalamamıza rağmen, sevimsiz, çirkin yaratıklara dönüşüyordu. Kuzu yapmak isterken ortaya köpek balığı gibi bir şey çıkıyordu, köpek yapmak isterken şeytan suratlı bir dinazor beliriyordu.
İnanıyorum ki oyuncak figürlerin sevimliliğini yaratmada özel bir kabiliyet gerekli; Walt Disney’in başardığı gibi, nesnenin doğal görünümünü sevimli figürlere dönüştüren “görsel algının sevim şemalarını” yakalayabilmeli.
Ressamlar, heykeltraşlar yıllarca eskizler yaparak iki ve üç boyutlu görüntüler, nesneler içindeki algısal şemaları keşfetmeye çalışırlar. Leonardo da Vinci, Albrecht Dürer görsel şemaları bilimselleştiren sanatçılardandırlar. Disney gibi çizgisel karakter yaratmada usta olanlar, çizgi roman çizerleri ve özellikle karikatüristler, doğal yapıların göze açıkça görünmeyen görsel algısal şemalarını, komik, absürd kodlarını, duygulara ilişkin mecazi işaretleri sezgisel kabiliyetleriyle keşfederler.